Çeviklik bir organizasyonun yeni koşullara adapte olup yön değiştirebilme yetkinliğidir. Bir önceki yüzyılda kalan üretim tabanlı ekonominin bugünkü hizmet tabanlı yeni şekli, şirketlerin değişebilme yetkinliğini eskisinden çok daha önemli kılıyor. Değişen bu ekonomik model ve yeni pazar şartları, beraberinde birçok dönüşümü de hali hazırda getirdi ve getirmeye de devam edecek gibi görünüyor. Öyle ki mesela, şirketler için artık en öncelikli yatırımcı değil müşteri odaklılığın olması gerektiği bir dönem yaşıyoruz. Ya da kullanıcılar çok fonksiyonlu hizmetler yerine basit ve odaklı ürünler / hizmetler almayı tercih ediyor. Aslında, artık kullanıcılar eskiden olduğu gibi almayı da tercih etmiyor. Sahiplenmek yerine malumunuz, ürün ya da hizmetleri servis olarak kirala / kullan modeli popüler bir hal almaya başladı. Büyük olasılıkla bu trend artarak belki de ev, araba gibi büyük kalemlerle kısıtlı kalmayıp hayal etmesi zor olan giyim kuşama kadar genişleyebilecek. Böylelikle yüksek olasılıktır ki önümüzdeki dönemde birçok alanda yeni hizmet servis modelleri de hayatımıza girecek.
Peki, tüketim alışkanlıklarından ekonomiye her şey radikal bir şekilde değişirken şirketler buna ne kadar hazır? Bürokrasinin güçlü olduğu hiyerarşik ve klasik fonksiyonel yapılanmasına sahip dev organizasyonlar için aslında durum pek de iç açıcı değil. Neden mi? Çünkü piramit yapılı organizasyonlar gücün tepede biriktiği ancak, değerin piramidin en altlarında üretilmeye çalıştığı, bu yüzden de hızın ve yaratıcılığın birçok kademe ve prosedürle engellendiği bir yapıya sahip. Dahası, şirketin pazara sunacağı bir ürünün / hizmetin üretilebilmesi, fonksiyonel olarak birbirinden bağımsız yapılanmış (pazarlama, yazılım geliştirme vb gibi) ve farklı hedeflere / önceliklere odaklanmış birimlere bağımlı durumda. Bu birimler, üretilecek ürünün / hizmetin kendi başına değer üretmeyen (tek başına kullanıcıya sunulamayacak) bir parçasını üretmekten sorumlular. Yani, uçtan uca ürünün / hizmetin sahipliğini hiçbir birim tam olarak üstlenmiyor. Müşteri odaklı olmayan, değerin çok parti içerisine bölünmüş ve değer üretiminin bağımlı hale getirilmiş olduğu, emir komuta yapısının güçlü bir şekilde devam ettiği bu yapılarda karar süreçleri uzuyor, öncelikler çarpışıyor. Daha da önemlisi, organizasyon içerisinde değer üretimi yerine sürekli bir tansiyon üretimi tetikleniyor. İşte bu yüzden, artık şirketlerin de yapısal olarak radikal bir şekilde dönüşerek bu hantal yapılarını müşteri odaklı, uçtan uca değer üreten takım organizasyonlarına evrimleştirmeleri gerekiyor.

Yukarıdaki görselde de görüleceği üzere çevik bir şirketi tanımlarken, müşteri beklenti ve yolculuklarını uçtan uca karşılayan, bu anlamda farklı birçok yetkinliğin (satış, pazarlama, yazılım geliştirme vb. gibi) aynı takımın parçası olarak aynı hedefe birlikte koştuğu, hiyerarşi ve bürokrasinin minimize edildiği, adeta birçok start-up’ın bir araya gelmesiyle oluşan esnek bir ağ yapısına evrilmekten bahsediyorum. Bu yeni yapı, ortak amacı müşteri memnuniyeti yaratmak olan ve bu doğrultuda kullanıcılarında ve pazarındaki değişikliklere göre hızlı bir şekilde yenilenebilen, yani akışkan ve yaşayan radikal yeni bir organizasyon yapılanması anlamına geliyor.
Örneğin, bir bankayı ele alalım. Olası bir banka müşterisi (personası) olarak yatırımlarını yönetmek isteyen müşterileri tanımlayalım. Bu personanın hedefi, mevcut kazanımlarını en iyi şekilde değerlendirerek kendisine rahat bir gelecek satın almak olsun. İşte aynı bu hedefi sahiplenen, bu anlamda ilgili persona (müşterileri) için en uygun bankacılık ürün, hizmet ve çözümlerini uçtan uca yaratıp yönetecek bir takım kuralım. Bu takımın içerisinde satıştan pazarlamaya, yazılım geliştirmeden operasyona kadar farklı yetkinliklerin bir araya geldiğini düşünün. Bu takım, adanmış bir şekilde çalışacak, birkaç haftalık süreler içerisinde hizmet geliştirip fikirlerini test edecek ve sürekli değer üretimini gerçekleştirecek. Geleneksel organizasyon yapılanmasında bir fikrin pazarlamadan çıkıp, detaylandırılıp yazılıma geçmesi, oradan satışa ve operasyona aktarımı sürecini düşünürsek sanırım yeni kurulan bu çevik takımın ne kadar hızlı bir şekilde fikirler üretip test ederek öğrenen ve gelişen bir organizasyona dönüşeceğini tahmin edebiliriz.
Özetlemek gerekirse, dijital yeni dünya buna uyum sağlayabilen ve hızla değişebilmeyi temel ayrıştırıcı özelliği haline getirebilmiş şirketlerin dünyası olacak. Bu yüzden artık bu yeni dönemi çevik şirketler domine edecek. Diğer bir yandan da maalesef çeviklik kazanmak o kadar da kolay değil. Çevikleşebilmek için mevcut şirket yapısının ve daha da önemlisi kültürün, iş yapış şekillerinin sil baştan değişmesi gerekiyor. Ne gibi değişikliklerden bahsediyorum? Aşağıdaki tablo ile özetlemeye çalışarak yazımı sonlandırayım.
Geleneksel Organizasyonlar |
Çevik Şirketler |
Fonksiyon bazlı yapılanma. |
Değer odağında farklı yetkinliklerin bir araya geldiği takım bazlı yapılanma. |
Emir komuta yönetim anlayışı. |
İş birliktelikçi, takım oyunu temelli yönetişim yapısı. |
Kumanda eden yönetim ve yöneticiler. |
Hizmet etme odaklı liderler. |
Verimlilik ve operasyon odağı. |
Üretkenlik ve değer odağı. |
Uzun terminli planlar ve plana uyum kontrolü. |
Sürekli planlama, değişimi yakalama ve adapte olma odağı. |
Detaylı planlar, mükemmel ürün / hizmetin en sonda (tek bir seferde) üretimi. |
Küçük adımlarla, önceliği yüksek değerin sürekli üretimi. |
Alttan üste raporlama, varsayım ve hissiyat bazlı karar mekanizmaları. |
Radikal şeffaflık, veri bazlı karar mekanizması. |
Uzun onay süreçleri, otorite onayı ile ilerleyebilme. |
Onay ve karar mekanizmasına sahip, uçtan uca sorumlu güçlü takımlar. |
Hata yapma toleransı kısıtlı. |
Deneysellik ve hatalardan öğrenme tabanlı. |
Mekanik, hantal organizasyon yapısı. |
Yaşayan, şirket stratejilerine paralel şekil değiştiren organizasyon yapısı. |
Bireysel performans odaklı. |
İş hedefleri çerçevesinde takım bazlı performans odaklı. |
Yatırımcı odaklı. |
Çalışan ve müşteri odaklı. |